… Ve Bir Başlangıç

Burak Sargut
3 min readFeb 14, 2018

--

Biraz sevinç, çokça gurur paylaşımı aslında benimki. Ama bir o kadar da itiraf, farkediş ve biraz da pişmanlık belki. Hani paylaştıkça artarmış ya mutluluklar ve yine paylaştıkça da azalırmış hüzünler. İşte bu yazının bir tutam amacı da bu belki, kim bilir?

Geleyim asıl konuma. Herbirimiz gibi yoğun, koşuşturmalı günlerin akşamlarında ve/veya haftasonlarının kısıtlı da olsa mümkün olan her anında çocuklarıma zaman ayırabilmek, onlarla bir şeyler paylaşabildiğim saatleri yaşayabilmek aslında en büyük hobim benim de. Onlarla geçen bu sınırlı ve sayılı zamanlarda hem karşılıklı keyif alabildiğimiz hem de birbirimizi keşfetme adına yol katettiğimiz paha biçilmez hediyeler bizim için. Ben üç kız çocuğu babasıyım (bilmeyenleriniz için) 16, 11 ve 3 yaşında 3 tane mucizeye sahibim. Ve dedim ya en güzel hobim bu mucizeleri hergün tanımaya çalışmak, keşfetmek ve hissetmek. Bu mucizelerimin herbiri ayrı ayrı anlatım konusu aslında. Şimdilik ortanca mucizemden geçtiğimiz günlerde kendisinin de farkında olmadan bana farkettirdiklerinden bahsedeceğim kısaca.

11 yaşında, 6.sınıf öğrencisi, dikbaşlı, asi ve bir o kadar da duygusal ve iyi yürekli kızım Su Sera’m. Anne ve baba olarak her seferinde bizi hayrete düşüren, ablası ve kardeşi ile bir dolu farklılık ve kişisel özellikleri barındıran ortancamız çok fazla konuşmaz, paylaşımda bulunmaz, sormazsan anlatmaz ve kendi deyimi ile “biz büyüklere göre” ders çalışmaya ayırdığı vakit oldukça sınırlıdır. Buna karşın bilgisayar, iPad ve benzeri teknolojik cihazlarla ilişkisi ise sınırsız. Nerde ilginç bloglar / siteler varsa araştırır, kimsenin bilmediği bilgileri arar, tarar, seyreder ve olmadık zamanda bize bahseder, şaşırtır. Ödev, yazılı, teog en sevmediği 3 kelime, matematik ise en sevdiği dört hece.

Annesi üzülür çoğu zaman; daha çok çalışsa, biraz daha soru çözse, bu deneme sınavında kaç neti var ? Ne yine mi sözel derslerde full yapamadı. Sosyal Bilgiler’den 95 mi aldı! Haftaya da Türkçe yazılısı mı var, offf….

Geçtiğimiz aylarda dedi ki ortancamız “Ben okulda robotik kulübüne seçildim”. Sevindik! Ne kadar vakit ayırabilir ? Ne katar kızımıza çok fazla bilemedik, anlatamadı da tabi bizimki. Hatta kendi kendime “Yapamadığı şeyleri yine benden isteyecek, yine benim için süper (!) eğlenceli bir dönem başlıyor” diye düşünmedim değil hani.

Sonra günler geçti. Kızımız ben okul çıkışı okulda kalacağım, beni akşam alın der oldu. Proje hazırlıyoruz geldi devamında, yarışmaya katılacağız ! diye bir şeyler söylemeye başladı. Yine çok anlamadık. Çocuklar işte okul faaliyetleri dedik. Canım, robotik kulübü olup da yazılım geliştirecek, robot yapacak değillerdi ya! Yok artık…

Araştırmalar için üniversitelere gider, profesörlerle, hocalarla buluşur oldu ekibiyle. Okulda kalmalar arttı, heyecan arttı. “Suyun Yolculuğu” bizimki dedi, hidrodinamik, mühendislik okuyanların korkulu rüyası, üniversitede en zor geçilen derslerden biri. Tuzlu suyu arıtacağız, bunun hem projesini geliştirdik hem de sistem tasarımını yaptık, bir örneği daha yok yöntemimizin dedi. Heyecanlandık! Kızımız sıradan bir araştırma konusundan ya da sadece merak duyduğu bir ilgi alanından bahsetmiyordu. Emek verdiği, çalıştığı, üstelik bizim son dönemde dilimizden düşmeyen robotikten, tasarımdan, yazılımdan bahsediyordu. Ve bir adım ötesine gidiyor, yaşıyordu.

Haftaya yarışmaya katılıyoruz dedi. FLL, First Lego League, Bilim Kahramanları Yarışması. İyi peki, hadi bakalım o zaman dedik, yüreklendirdik. 200 takımın olduğunu, liselerin ve hatta Fen Lisesi gruplarının olduğunu öğrendik. Kazanamazsanız bile yarışmak, ortamı yaşamak güzeldir, merak etme dedik ümitsizliği belli etmeden.

Yarışma günü geldi çattı. Sabah 05:45 de kalktı, heyecanlı ama dimdik. Başaracağız dedi. Emeği, ekip çalışmasını, takım ruhunu ve bilgiye olan inancı gördük takımlarının gözünde onları yarışmaya uğurlarken. Olur mu dedik?

Kağnı hızı ile geçen saatlerin ardından ilk mesaj geldi takımdan. İlk bölümde birinci sıraya yerleşmişlerdi robotik sistem sunumlarıyla. Bir saat sonra bir mesaj daha ikinci bölümü de lider tamamlamışlardı. Olacaktı galiba ve geçmek bilmeyen zaman sonrası 3. Bölüm için de. Ve evet kazandılar !

Şimdi, önümüzdeki ay İzmir’de yarışacak 20 takımdan biri oldular, sonra sırada Avrupa ve dünya müsabakaları, ülkemizi temsil etme şansı.

Demiştim ya, biraz gurur, biraz itiraf paylaşımı işte benimki. Her baba sevinç duyar çocuğunun başarısıyla ama en büyük sevinç, farkediş adına benim için. Çocuğunun ne istediğini, ne yaptığını, inanarak ve amaçlarının bilinciyle yol alabildiğini görebilmek, en büyük sevinç bu belki de.

Geleceğe, bir dolu ümit ile kucak açmak çocuklarımız adına, güzel günler adına.

--

--